Sağlığına önem veren ve onu kaybetmeden korumayı öngören herkes ‘check-up’ yani sağlık taraması programlarından yararlanır. Böylelikle hastalıklara henüz yakalanmadan var olabilecek sinyalleri algılamayı ve ona göre önemini almayı düşünür. Biz hekimler de bu yaklaşımı destekleriz. Hem erken tanı önemlidir, hem de koruyucu hekimlik çok kıymetlidir…
Sağlıklı yaşamı sürdürülebilir kılmak isteyen herkes düzenli olarak sağlık kontrolundan geçmelidir. 20 yaşından itibaren kadın/erkek her bireyin yılda bir kere düzenli olarak doktorunu ve diş hekimini ziyaret etmesi, temel kan/idrar testlerini yaptırması gerekir. Kadınlar ayrıca jinekolojik muayene, meme kontrolu da yaptırmalıdır. Hele ki sigara kullanan, ailesinde hastalık öyküsü bulunan, şeker, tansiyon gibi sağlık sorunları olan kişilerin düzenli sağlık taramasından geçmeleri daha da büyük önem taşır.
Check up, yani sağlık taraması programları genellikle kan, idrar testleri ve temel görüntüleme teknikleri üzerine kurgulanır. Testlerde biyokimyasal açıdan veriler değerlendirilir ve biyokimyasal bulgular elde edilir; şeker, kolesterol, trigliserid gibi… Kişiden alınan birkaç damlalık kan örneğini biyofiziksel açıdan da günümüzde artık değerlendirebiliyoruz. Bu durumda inceleyebildiğimiz parametreler 6400’e kadar varıyor; alerjiler, ağır metaller, bakteri, virüs, parazitler gibi…
Biyofiziksel açıdan yapılabilecekler bununla da sınırlı değil. Hem daha az zahmetli, hem de daha kapsamlı bir tarama programı olarak niteleyebileceğimiz biyofiziksel check-up ile vücudumuzdaki tüm doku ve organları biofiziksel açıdan inceleyip varsa bozulmaya başlayan frekansları saptayabiliyoruz. Body check ismini taşıyan bu uygulama, tepeden tırnağa bedenimizin her noktasına biyofiziksel sinyaller iletiyor ve cevap alıyor. Gönderilen frekans aynı şekilde yanıt alırsa, bu o noktanın sağlıklı olduğuna işaret ediyor. Eğer aynı gelmez ise, sistem gönderdiği frekansla geri aldığı frekans arasındaki farkı çıkarıyor ve bununla ilgili bir hesaplama yapıyor. Bu hesaplama ile binlerce maddenin, hastalığın, vitaminin, homeopatik maddenin, hatta bazı ilaçların frekansları ile karşılaştırıyor. Ortaya çıkan fark, olayın negatif yönünü ortaya seriyor. Negatif frekansın hangi maddelerle yüzde kaç oranında eşleşebileceği de yine sistem tarafından hesaplanıyor. Böylelikle elde edilen çıktıya göre, bir organı ya da dokuyu değerlendirebiliyoruz. Bu çıktı bizim için oldukça kıymetli; çünkü henüz hastalık oluşmadan önlem alınması gereken noktalar hakkında fikir verebiliyor.
Tabi ki bizim için önemli olan bütünsel bir yaklaşımdır. Farklı yöntemlerden aynı anda yararlanmak, bir konu hakkında daha derinlemesine bilgi sahibi olmamızı sağlar. Dolayısıyla tek bir sisteme bağlı kalmak yerine, bir sistemin işaret ettiği noktalarla ilgili muayene ve farklı laboratuar bulgularının bir arada değerlendirilmesiyle teşhis başarısı artıyor.