İrritabl bağırsak sendromu (IBS), diğer anılış biçimiyle hassas bağırsak sendromu hakkında pek çok yanlış kanı vardır. Toplumun yaklaşık yüzde 15’ini etkileyen bu kronik gastrointestinal hastalık hakkında doğru bilinen yanlışları, dolayısıyla şaşırtıcı olabilecek gerçekleri bu yazıda kaleme almak istedim. Nadir görülmeyip nispeten yaygın görülen bir hastalık olsa da IBS hakkında genel yanlış anlaşılmalar oldukça çoktur.
İlk yanlışlık şurada: IBS’ye neyin neden olduğuna ilişkin kanı. Süt ürünleri veya baharatlı yiyecekler IBS’de semptomları tetikleyebilir, ancak tek başına bu etkenlerin IBS’nin temel nedeni olduğundan söz edemeyiz. IBS hastalarının pek çoğunda laktoz intoleransına rastlanmakla birlikte tek gıda intoleransı bu olmayabilir ve tek neden de gıda intoleransları olmayabilir. Ayrıca gıda intoleranslarının sadece o gıdadan uzak durarak geçiştirilmesi yerine tedavi edilmesi gerekir. Şunu unutmamak gerekir ki irritabl bağırsak sendromunun kesin nedeni henüz bilinmemektedir.
Kimilerine göre IBS’nin asıl nedeni strestir. Stres elbette IBS de dahil pek çok hastalıkta etkili rol oynar. Zihinsel stres düzeyleri bağırsak bakteri kompozisyonunu etkilediği gibi bağırsak-beyin ekseni yoluyla IBS’de önemli bir rol oynayabilir. Ancak IBS hastalığı olan ve olmayan kişiler kıyaslandığında genellikle benzer oranlarda stresle karşı karşıya kaldıkları görülmüştür. Dolayısıyla stres insanların IBS semptomlarını yaşayıp yaşamayacaklarını tek başına etkileyebilen bir unsur değildir; aslolan stresten ziyade stresi nasıl yönettikleridir.
Stres, gıda intoleransları, gıda alerjileri çoğunlukla IBS ile ilişkilendirilmekle birlikte unutulan bir başka etken de hormonal dengesizliklerdir. Bütüncül tıp yaklaşımında hormonal dengesizlikler de mutlaka irdelenir ve böyle bir sorun varsa tedavi bu yönde de sürdürülür.
IBS’nin nedeni tam olarak bilinmemekle birlikte araştırılması gereken noktaların başında paketli üründen zengin beslenme alışkanlığı, diğer yanlış beslenme alışkanlıkları, hareketsiz yaşam tarzı, besin alerjileri, gıda intoleransları, hormonal dengesizlikler, psikoloji ve hücresel stres gelir.
Kronik bir hastalık olan IBS’nin tedavi edilemeyeceği düşünülür. IBS’nin tedavisi olmadığı, ömür boyu bu hastalıkla yaşanması gerektiği yönündü yaygın kanı vardır. Oysa doğru bir tedavi planı ve sağlıklı bir beslenme programıyla IBS’nin tedavi edilmesi mümkündür. İslah baskın olan hastalarda ve kabızlık baskın olan hastalarda farklı tedavi şekilleri ve farklı beslenme planları uygulanır. Fonksiyonel tıp bakış açısıyla yaklaşıldığında IBS’nin tedavisi mümkündür. Probiyotik, vitamin, mineral takviyeleri ve egzersiz tedavide önemli bileşenlerdir. Ancak egzersizin de her türlüsü IBS’nin tedavisine yardımcı olmaz. Ağır egzersizler stresi azaltmayacağı gibi tam tersine artırabilmektedir.
IBS ve buna bağlı kabızlığı olan hastalara çoğunlukla lifli gıda tüketmeleri önerilir. Kronik kabızlıkta lifli gıdalar faydalı olabilir ancak dozu iyi ayarlanmalıdır. Aşırı lif tüketimi bağırsakta aşırı gazdan dolayı şişkinliğe yol açabilir.
IBS’nin hayati tehlikesi yoktur ve bağırsaklarda kanamaya, kalıcı hasara ya da kansere neden olmaz. Bunlar da IBS ile ilgili mitlerdendir.
İrritabl bağırsak sendromu ile ilgili şaşırtıcı verilerden biri de daha çok gençlerde görülmesidir. IBS’ye daha çok 45 yaş altı kişilerde rastlanır. IBS, kadınlarda erkeklere oranla daha fazla görülür.
IBS farklı hastalıklarla karıştırılabilmektedir. Her hastalıkta olduğu gibi başarılı bir tedavi için doğru teşhis şarttır. IBS’nin en sık karıştırıldığı hastalıklar arasında kolitler, spastik kolon ve fonksiyonel bağırsak hastalığı gelir. Oysa örneğin kolit, kalın bağırsağın iltihaplanması anlamına gelir. Fakat IBS iltihaplanmaya neden olmaz.