Kilo alma birçok hormona bağlı olabilir. Her ne kadar obezite ghrelin ve leptin dengesi ile ilgili olarak gözükse de aslında günlük hayatımızda bizim için çok daha önemli olan hepimizin bildiği insülin hormonu bu konuda başı çeker. Çünkü insülinin temel görevi glukozu hücre içine sokmaktır. Nerede? Kandaki glukozu. Kanda şeker tükettiğimizde ya da şekere dönüşen gıdaları başta hamur işleri, baklava, börek gibi, makarna, pilav gibi glukoza hızlı dönen basit karbonhidratları fazla tükettiğimizde kanda hızlı glukoz yükselir. Glukoz yükseldiği zaman insülin hormonumuz da bunu hücre içine sokar. Neden? Kandaki yüksek glukoz seviyesi bütün metabolizmamızı etkiler. Bizim için hayati öneme sahiptir. Dolayısıyla insülin bunu hücre içine sokar ve bu sayede kan şekerimiz dengelenir. İşte sorun burada başlar. İnsülin hücre içine glukozu soktuğunda o glukoz hücre içinde iki şekilde kullanılır: 1. Enerji için. 2. Depolama için. Biz eğer gereğinden fazla tüketmiş isek karbonhidratı yüksek miktarda glukoz varsa ve bunu da harcayamıyor isek yani enerjiye çeviremiyorsak vücudumuz o kullanılmayan glukozu trigliseride çevirir kalça ve göbekte depolar. Yani insülin bizim için kıymetli bir hormondur. Ancak demin de anlattığım gibi insülinden öte bizim beslenme şeklimiz burada ön planda. Kilo almamıza sebep olabilen başka birçok hormonumuz var. Kortizol mesela. Stres hormonumuz. Kortizol seviyesi insülinle ilişkilidir. Tiroid hormonlarımız T3, T4 metabolizmamızla ilişkili olarak kilo alımında etkilidir. Kadın hormonları gibi östrojen, progesteron, FSH, LH dengesizliği metabolizmamızı etkileyerek kilo alımına sebep olur. Ama en başta dediğim gibi hormonel dengesizlik tabii ki önemli, bunlara mutlaka kontrol ettirip dikkat etmemiz lazım ama bunlarla ilişkili olarak beslenmemiz olmazsa olmaz altın kuraldır. Tüm bu anlattıklarımın hepsini kliğimizde fonksiyonel tıp mantığı ve biorezonans metodu ile uzman diyetisyenimizle birlikte dengeli bir şekilde etkili olarak tedavi edebilmekteyiz.