Şeker hastalığının temelinde pankreastaki beta adacık hücrelerinden salgılanan insülin düzeyinin düşmesi, bu salgının azalması ne kadar önemli ise de bununla birlikte aldığımız kalorinin, vücuttaki yağ yakma oranının ve vücudumuzdaki karbonhidrat – yağ – protein oranının etkisi büyüktür. Yani metobolik bir hastalıktır şeker hastalığı. Dolayısıyla biz eğer kilo verirsek ve bu kiloyu da doğru şekilde verirsek… Şöyle anlatayım. İnsülin bizim için kıymetli hormonlardan biridir. Çünkü metabolizmayı düzenler, tıpkı tiroid hormonları gibi. Ama insülinin yaptığı en önemli şey glikozu hücre içine sokmaktır. Hücre içine giren glikoz eğer kullanılır ve enerji haline dönerse sorun değil. Yani biz bunu yakarsak, kalori harcarsak, çalışırsak, fiziksel aktivite yaparsak bu harcanır. Eğer harcamazsak depolanır. Depolanması da trigliserid olarak olur ve bu da çoğunlukla göbekte, yani bel çevresinde olur. Zaten diyabetteki şişmanlamanın sebebi de budur. Aldığımız insülin veya tükettiğimiz karbonhidratın fazlası göbeğimizde yağ olarak depolanır. Doğru şekilde kilo verdiğimizde, örneğin aralıklı oruç gibi, ama dengeli bir şekilde, bu konuda bir profesyonelden yardım alarak, hipoglisemiye yol açmadan yaptığımız bir beslenme planı bizim göbeğimizdeki yağlarımızı azaltarak kalori açığına sebep olur ve bu da daha sonra doğru beslenme ile de ilerlediğimizde vücudumuzdaki karbonhidrat ihtiyacını azaltır. Dolayısıyla biz doğru bir şekilde dengeli bir şekilde fizyolojik bir şekilde zayıfladığımızda karbonhidrat – yağ – protein oranını dengelediğimizde de diyabet açısından faydalı bir noktaya gider. Eğer yeni diyabet hastası iseniz diyabet ilacı bile kullanmadan ya da diyabetle ilgili herhangi bir ek tedaviye gereksinim duymadan bu bahsettiğim beslenme şekli ve spor aktivitesi ile kan şekerinizi normal sınırlarda tutmanız mümkündür.