Her fırsatta hastalarıma hep söylerim: Duyguların biyokimyasal karşılığı vardır. Dolayısıyla bizim yaşadığımız duygular mutluluğumuz, hüznümüz, güzel geçen günümüz, kötü geçen günümüzün ve hissettiklerimizin vücudumuzda hep bir biyokimyasal karşılığı olup yarattığı artı ya da eksi şeyler var. Tıpta buna benzer örneğimiz placebodur. Yani bir hastaya sen iyisin, çok iyi olacaksın dendiğinde hasta o mutlulukla ilerlerken tedavi de çok daha iyi ilerler. Bir de bunun tam tersi vardır: Nocebo. İyileşeceğine inanmamak, iyileşmek istememek. İşte malesef tüm duyguların olduğu gibi bunun da bir karşılığı var. Siz eğer rahatsızlığınızdan şikayetçiyseniz ve iyileşeceğinize inanmıyor iseniz bu da tedaviyi zorlaştıran etkenlerden bir tanesidir. Hep şöyle söyleriz: İyileşmek için ilk başta gelen şeylerden biri iyileşeceğine inanmak. Neredeyse işin yüzde 50’sidir bu. Kalan yüzde 50’si hekimlerle beraber hastanın uyumuyla çok daha hızlı ilerler. Dolayısıyla ilk yapacağımız şeylerden bir tanesi kararlı olmak ve iyileşeceğimize inanmak.