İnsülin direnci olan kişilerin vücutlarında insülin hormonuna karşı bir duyarlılık gelişir. Özellikle metabolik sendromu olan kişilerde insülin direnci ile karşılaşıyoruz. Kadınlarda bel simit çevresinin 88 cm.in üzerine, erkeklerde 100 cm.in üzerine çıkması insülin direncinin varlığını sorgulatabilir. İnsülin direnci olan kişiler genellikle çabuk acıkır ve sık atıştırma yapma ihtiyacı duyarlar. Uzun bir süre besin almadıklarında kan şekerinde düşme, el-ayak titremesi, halsizlik semptomları görülebilir. İnsülin direncine sahip kişiler kilo vermeye başladıklarında belli bir hızla ilerlerlerken bir süre sonra kilo vermeleri de yavaşlayabiliyor. İnsülin direncinde beslenme biçimi oldukça önemlidir; tedavi edici özellik gösterir. Kişi çok sık öğün atıştırmalıkları yapmamalı. Biz genellikle aralıklı oruç diyetiyle tedaviyi destekliyoruz. Günde sekiz saat kadar tokluk verirken, 16 saat kadar süreçte açlıkla birlikte insülin hormon düzeyinin dengelenmesini destekleyebiliyoruz. Kişi aralıklı oruçla diyetine devam ederken belli bir süre çok acıkabiliyor. Hipoglisemi atakları belki geçirebilir. Ama sakin olmalı, bir su içip dinlenerek bu süreci atlatabilir. Daha sonra vücut alışacaktır ve insülin hormonu düzeyi de normal seviyelere gelecektir. İnsülin direncine sahip kişiler çok sık acıkacağından protein ağırlıklı beslenme ile tokluk sürecini uzatabilir. Aynı zamanda öğünlere eklenen sağlıklı yağlar, kalorisi yüksek olduğu için de tok tutacaktır ve kompleks karbonhidratla öğün dengesi düzene girecektir. Yapılan ara öğünlerde kan şekeri hızlı yükselten meyve gibi ürünler tüketilirken yanında ceviz, badem gibi atıştırmalıklar veya bir kase yoğurt da tüketilmesi bize yardımcı olur. İnsülin direncine sahip kişilerde egzersiz oldukça önemlidir. Özellikle sabah aç karnına yapılan egzersizler bu sürecin daha hızlı atlatılmasına destek olur.